top of page

Patikaların İyi Yanı ve Behçet Çelik Öykücülüğü - Şirvan Erciyes




Behçet Çelik, bırakın ifade etmeyi, farkına bile varmakta zorlandığımız duygu durumlarının usta anlatıcısıdır. Çoğumuzun idrak etmekle edememek arasında kaldığı alan, onun öykülerinde varlığa bürünür. Öykü kişileri, içsel dünyalarının kuytularına doğru yolculuğa çıkarken anılar ve soruların zorladığı yolculuk bir okuma şenliğine dönüşür. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan öykü toplamı Patikaların İyi Yanı’nda[1] tozu, ışığı, gölgeyi, karanlığı, bulutları, koyu zeminleri, duvardaki küf lekesini, küf lekesinin kokusunu da bu okuma şenliğine katmış yazar. Renkler, kokular ve ışık Patikaların İyi Yanı’nda öykü karakterlerinin düşüncelerini tetikleyen unsurlar olarak öne çıkarken öykülerin zeminini de farklılaştırmış. Yağmur yağarken ıslak camlardan dışarıyı seyretmeye benziyor Patikaların İyi Yanı’nı okumak. Gerçek tüm acımasızlığıyla pencerenin dışında durmaktadır ancak yağmurun ıslattığı camlar gerçeğin şeklini değiştirmiş farklı bir görünüm kazandırmıştır.

Kendimize ve yeryüzüne ilk kez görüyormuş gibi dışardan bakmamıza neden olan, varlığımızı bir huzme gibi duyumsadığımız büyülü bir ışık gerçeklik algımızı sekteye uğratır bazen. Şehrin tozunun güneşe ait zannedildiği saatleri aydınlatan o ışığın içinden bakıyor Patikaların İyi Yanı’nın karakterleri. Behçet Çelik gerçekliği estetiğin fırçasıyla resmediyor.

Patikaların İyi Yanı’nda yer alan karakterler, Behçet Çelik’in diğer öykü ve romanlarında da rastladığımız türden.  Büyük kentte yaşayan, eğitimli, duyarlı, kırılgan, farkındalık düzeyi oldukça yüksek, tutuk ve biraz da yorgun insanlar arasından seçilmiş. Bir gecede mesleğinden olmuş akademisyenler, eğitimlerine ve yeteneklerine uygun olmayan işlerde çalışmak zorunda kalanlar, artık gidebileceği bir ofisi olmadığından işlerini kafelerden idare edenler, istifa edenler, evliliği bitenler, bir ilişkiyi sürdürmekte zorlananlar, gelecek kaygısı içindeki gençler var Patikaların İyi Yanı’nda. Öykülerin yarıya yakınında kadınlar baş rolde. Yazar, cinsiyetler arası farkları araştırmak ya da öne çıkarmak yerine insan olmanın ortak paydasında buluşturmuş karakterlerini. Behçet Çelik’in odağında insan var; duyarlı ve sorgulayan bireylerin hayatta kalabilme ve direnme çabası, dayanışma ve sevecenliğin sağaltıcı yanıyla birlikte ele alınmış.

Edebiyat ve sosyoloji kardeş disiplinlerdir. Zygmunt Bauman “Bir adım daha ileri gidip edebiyatla sosyolojinin öyle sıradan kardeşler olmadığını, Siyam ikizleri olduklarını söyleyeceğim. Her Siyam ikizi gibi, beslenme ve sindirme organları ortak olduklarından cerrahi olarak ayrılmaları imkansızdır.” [2] derken, edebiyat ve sosyolojinin iç içe oluşuna dikkat çeker. Bauman’a göre her iki alan da yorumlanmış olanı yeniden yorumlamakla uğraşır. “Bu sebeple her ikisi de, yorumlama perdesinin yırtılmasını sağlayacak saklı dikiş yerlerini aramakla meşgul olmalıdır.” Edebiyat eserleri içinden çıktığı çağdan ve toplumdan bağımsız değil elbette. Ortak sorunlar ve benzer kaygılar, söylenecek sözün bitmediği / bitmeyeceği gerçeğini bir kez daha anımsatır. Behçet Çelik, toplumsal ve siyasal dayatmaların baskısı altında ezilen, insanca bir yaşamdan mahrum kalan kadın ve erkeklere sıkça yer verir öykülerinde. Varlığını sorgulayan, ölümün gölgesi altında süren yaşam oyununa kapılmakta zorlanan öykü karakterleri, ontolojik olduğu kadar toplumsal olandan kaynaklı bir sıkıntı ve huzursuzluktan mustariptir. Tüm bu sıkıntılı tavır içinde yine de yaşama dönüktür bir yüzleri. Hiç tanımadıkları, yalnızca göz aşinalığı olan birisi için kaygılanacak kadar inceliklidir. Yazar yorumlama perdesini yırtacak dikiş yerlerini çoktan keşfetmiş ve bu keşfi edebiyat içinde eritmiştir.

Başarı, Behçet Çelik’in sorguladığı kavramlardan biri olarak Patikaların İyi Yanı’nda da öne çıkıyor. Başarmak için hep bir yarış halinde olmamız beklenir. Önde olanı geçme çabasına kapılan bireyin yarışı hiç bitmeyecektir. Düzene eklemlenmek yerine bir gecede mesleğini yapamaz hale gelenler mi başarılıdır yoksa iktidarın dilini benimseyip köşeleri tutanlar mı?  Artık böylesi soruların önemini yitirdiğini iddia edenler olsa da ödün vermeyerek, başarı olarak nitelenen ne varsa sahip olabilecekken hepsini reddedenler de az değil. Behçet Çelik, onların gözünden öyküler yazmış.  Tutunamayanlardan sayabileceğimiz öykü karakterleri yaşam karşısında benimsedikleri tutumun reklamını yapmaktan uzaktır. Ne marifettir bu tutum ne de merhamet hak etmek için sebeptir. İyi yanlarını, kişisel özelliklerini parlatıp cilalayıp öne çıkarmaktan uzak, seçimlerinin bedelini bir başına ve sessizce ödeyen, içlerine atan, kendi dertleri ile kimseleri bunaltmak istemeyenlerdir onlar.

 

Patikaların İyi Yanı’nda arkadaşlar önemli bir yer tutuyor. Behçet Çelik okurları bilir ki onun yazınında arkadaşlar aileye eş değer bir yerde konumlanır. Tüm ilişki biçimleri içinde en ilginç olanıdır arkadaşlık, arada ne kan bağının kuşatıcılığı ne nikahın bağlayıcılığı vardır. Hem çok sıkı hem de gevşek bir bağdır arkadaşlık. Bazılarımız için bu yeni çağa ayak uydurmak oldukça zor. Sanatın, edebiyatın, dostluğun, aşkın, dayanışmanın değerli olduğuna inanan, yalandan, tutarsızlıktan, bilmeyerek birilerine zarar vermekten ölesiye korkanlar bu çağa yabancı. Sözlüye kalkmaktan çekinenler, kırılgan kabuklarını onarmaktan yorgun düşenler, hala yeryüzüne hayretle bakanlar, umutsuzlukları büyürken umudu diri tutmak için çabalayanlar en çok arkadaşlarından destek alır.

Birey olmanın, kendini gerçekleştirmenin erdemine inananlar çoktan cemaatten kopmuştur. Bayram, cenaze, düğün gibi akrabalarla zorunlu iletişime girilen ortamlarda genel geçer tebrik ve teselli cümle ve davranışlarından yoksun ve biraz da şaşkın kalakalır birey. Kan bağından kaynaklı koşulsuz sevgi reddedilirken akrabalarla ortak zemin yitirilmiştir. Akrabadan boşalan yeri arkadaşla ikame yoluna gitmek eğitimli zümrenin çözüm arayışı olarak öne çıkar. Behçet Çelik tüm bu çelişkileri öykülerinde ustalıkla ele alır.

“İyi öykücü, akıp giden zamanın ritmine onu durdurmadan kalemini uydurandır. Bir süre birlikte döner o çarkla. Ve bir ölü noktayı geçince bırakır.”[3] der Onat Kutlar, İshak’a on yedi yıl sonra yazdığı meşhur önsözde. Zamanın akışında bir gedik bulacak demek ki yazar ve bir müddet o akışla hemhal olduktan sonra o akışının dışına çıkacak. Ancak bir ölü noktayı geçtikten sonra! Ölü noktadan kasıt nedir? Bir motor terimi ölü nokta: “Pistonun silindir içerisinde, yer değiştirmek üzere bir an durakladığı (hareketsiz kaldığı) yere verilen isim.”[4] Öykünün akıp giden ritmiyle birlikte hareket eden yazar böyle bir durak yakaladığı an öyküden çıkmalı diyor Onat Kutlar. Behçet Çelik’in bu ritmi en iyi yakalayan öykücülerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Okura bir şeyler göstermeye, kanıtlamaya çalışmaz, öğretmek iddiası yoktur yazarın. Öykü kişilerinin yaşantılarından ve daha çok belleklerinden kesitler sunar. Okuru, uyandırdığı sezgi ve sorularla baş başa bırakarak öyküden çıkar. Onun öyküleri, eksik parçalı bir yapboz gibidir. Yazar, okuyup bitirdikten sonra o eksik parçaları belleğinde tamamlamasına yetecek kadar ipucu da vermiştir okura. Her okurun eksik parçasının farklı olabileceğini de bilir üstelik. O eksik parçalar için kocaman bir öykü dünyası kurar Behçet Çelik.

Behçet Çelik, benzer karakter ve izlekler etrafında dönen ancak birbirinin tekrarı olmayan öyküleriyle edebiyatımızın geleceğe kalacak değerlerinden. Yazarın, her öykü ve romanda dilin olanaklarını sonuna kadar esnetmeye özen gösterdiği bilinir. Patikaların İyi Yanı bu özene ve çabaya uygun biçimde, dil ve anlatı çıtasını daha da yukarılara taşıyan bir öykü kitabı.

[1] Behçet Çelik, Patikaların İyi Yanı, İletişim Yayınları, 2021

[2] Zygmunt Bauman – Ricardo Mazzeo, Edebiyata Övgü, Ayrıntı Yayınları, 2019, Çeviri: Akın Emre Pilgir, a.g.e. , Sayfa 22.

[3] Onat Kutlar, İshak, YKY, 2021, Sayfa 8.

 

(EdebiyatHaber'de yayınlanmıştır.)

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page