Gün Ortasında Hesaplaşma - Bahar Çelik
BİR öykü ya da romanı okurken tam da beni yazmış, yahut düşündüklerimi ne kadar iyi ifade etmiş dediğiniz olur mu? Behçet Çelik’i okurken bu hisse kapılmayacak az insan var diye düşünüyorum. Her akşam yatarken ertesi güne bırakılmış yeni başlangıçları, eskiye dair özlemleri, duygusal ilişkileri, iç hesaplaşmaları, ilk gençlik yıllarına dair sorgulamaları onun kaleminden okurken, kendi iç dünyamıza dalmış buluyoruz kendimizi. Bir taraftandan iyi niyetli bir kıskançlık da hissediyoruz bu ifade gücü karşısında.
Gün Ortasında Arzu Behçet Çelik’e “2008 Sait Faik Hikaye Armağanı“nı kazanan öykü kitabı. Daha önce Kanat Yayınları tarafından basılan kitap, Ocak ayında Can Yayınları tarafından yeniden yayınlandı. İçerisinde 18 öykü yer alıyor. Her bir öyküde insanın hayatı boyunca karşılaştılarına dair duygu aktarımlarını izliyoruz. Her biri inanılmaz sıradan ve müthiş bir titizlikle anlatılmış öyküler. Buradaki sıradan vurgusu aslında onun sıradanı anlatmaktaki başarısına bir vurgu. Yalın ve “bağırmayan” cümleleri onun öykülerinde rahatlıkla dolaşmamıza izin veriyor. Anlattıklarını okurken kendini evinde hisseden bir misafirin rahatlığını buluyoruz. Önce dış mekanları ardından evleri dolaşıyoruz. Mutfak, Behçet Çelik’in öykülerinde öne çıkan mekanlardan biri. Derli toplu ya da dağınık mutfaklar, içi dolu ya da boş buzdolapları, saçılmış yiyecekleri anlatırken biz de ister istemez kahramanın yaşam tarzı hakkında fikir sahibi oluyoruz. Neden mekanlar ve mutfak sorusunu ise Nursel Duruel’in yaptığı röportajda şöyle açıklamış yazarımız; “Belki yirmili yaşların sonunda, otuzlu yaşların başında dışarı hayatı albeniliyken zamanla bunun yarattığı bir doygunlukla eve çekilme yaşanıyor. Bu evlenmek sebebiyle de olabilir, ama bekâr insanlar için de evde arkadaşlarıyla birlikte olmak daha cazip hale geliyor. Mutfak konusu, benim mutfağa olan ilgimden kaynaklanıyor olabilir. Mutfağı severim ve orada çalışırken dinlenirim.”
Kitap, Oktay Rifat, Edip Cansever ve Turgut Uyar’dan alıntılanan dizelerle üç bölüme ayrılmış. Her ne kadar içerik olarak kesin çizgilerle belirleyemesek de geri dönüş, duygusal ilişkiler ve yazmak üzerine ayırabiliriz bu bölümleri. Geçmişle hesaplaşma tüm öykülerin ortak teması denilebilir. Sakin tabiatlı, suskun, karşısındakinden talebi olmayan kahramanlarımız her seferinde sanki hep aynı kişiymiş hissini veriyor öyküleri okurken. Kendi ile hesaplaşması hiç bitmeyen kahramanımız geçmişte kalanı eleştirirken en çok lafı kendisine söylüyor. Monologlardaki içtenlik keyif verici. Suskun kahramanlarımızın söylemek istediklerini bir türlü tamamlamaması kitap bittiğinde okuyucuyu tatlı bir merakla baş başa bırakıyor.
Evrensel, 08 Haziran 2011
Комментарии