SÖYLEŞİ: EDEBİYAT ÜZERİNE DÜŞÜNMEK - SADİ ÜNLÜ

Posted by Admin Sunday, November 14, 2021 12:56:00 PM

Öncelikle, öykü-roman gibi kurmaca türlerde eser veren biri olarak, “kurmaca” üzerine düşünmek sizin için ne ifade ediyor?

Kurmaca üzerine düşünmenin iki ana ekseni olduğu kanısındayım. İlki, o kurmacanın düşünsel boyutu, yani o metnin bizi yönlendirdiği düşünceler, odaklandığı, tartıştığı, açtığı (bazen de kapattığı) meseleler, sadece bunlar değil o metnin bize bir imkân olarak sunduğu bakış açısı değişikliği, ifade biçimi, farklı algı kapılarını işaret edişi. İkinci eksen ise o kurmaca metnin bunları nasıl sağladığı üzerine düşünmek, sesiyle mi, akışıyla mı, kurgusuyla mı? Bu iki eksen arasındaki ilişki de elbette kurmaca üzerine düşünmeye dahil. Şu gelebilir akla: bu eksenlerden biri okur için öbürü yazarlar ya da edebiyata akademik ilgi gösterenler için. Böyle olmadığını düşünüyorum. Bu iki ekseni birlikte tartarak bir metni okumak okura da farklı zenginliklere ulaşma, metinden daha çok haz duyma imkânları sunar. Edebiyat üzerine düşünmek “edebiyat uzmanlarının” işi değil. Kaldı ki her okur bir kurmaca metni okurken düşünür, kendince yorumlar yapar. Üstelik sözünü ettiğim iki eksende de yapar bunu. Sadece olay örgüsü gözetilerek okuduğumuz bir kurmaca metni bile olayların aksayıp aksamadığını, mantık hatası olup olmadığını düşünerek okuruz. Bu da kurmaca üzerine düşünmenin bir yolu. Benim önerim ve yapmaya çalıştığım bu çabayı iki eksende de derinleştirmek.

Dünyaya Baktığımız Yol’un önsözünde şöyle diyorsunuz: “Edebiyattan bizi bir yere vardırmasını, ulaştırmasını değil, yola düşürmesini bekleriz. Oradan dünyaya bakabilmeyi.”  Bu cümlenizdeki “dünyaya bakabilmek” tabirinizin üzerinde durmak istiyorum. Sahiden, edebiyat “dünyayı” bize nasıl gösterir?

Bir görüşe göre edebiyat dünyanın temsilidir, dolayısıyla edebiyatçıdan öncelikle bu temsilin sahih olup olmadığına dikkat etmesi beklenir. Oysa edebiyat metniyle dünya arasındaki ilişki bu denli yalın bir temsil ya da yansıtmadan ibaret değil. Edebi metin dünyaya bakmanın farklı yollarını bize sunar. Sözgelimi dil üzerinden de bakabiliriz, dolayısıyla dünyayı yansıtmayı/temsil etmeyi önceleyen bir mesele çıkar önümüze. Bu temsil için kullandığımız dilin imkânları sorgulanır. Edebiyat metni, sadece dil vasıtasıyla kurulmuş apayrı bir dünyadır, dolayısıyla bu dünyanın oluşumunun, akışının kendi dinamikleri vardır ve bunların illa bizim dünyamızla birebir örtüşmesi gerekmez. Beri yandan bu demek değildir ki o dünyanın dinamiklerinden dünyamızın dinamiklerine giden hiçbir yol yoktur, elbette vardır, çok düz, yalınkat olmayan bir yoldur bu. Kurmaca üzerine düşünmek aynı anda hem o ayrı dünyanın dinamiklerini hem de o kurmaca dünyayla yaşadığımız dünya arasındaki gerilimli, çatışık ilişkiler üzerine düşünmektir.

Kitapta, Orhan Kemal’den Refik Halid’e, Sevgi Soysal’dan Suat Derviş’e edebiyatımız için önemli birçok ismin metinleri hakkında yazılar yer alıyor. Orhan Kemal gibi hakkında çokça konuşulan bir ismin yanında, örneğin, Suat Derviş gibi görece “kıymeti pek bilinmeyen” bir yazar yan yana mesela… Bu toplam nasıl oluştu?

1990’ların başında “Yazılı Günler” dergisini yayımladığımız sıralarda Ömer Ateş’in önerisiyle dergi için Esendal, Osman Cemal, Sadri Ertem gibi yazarların bulabildiğim kitaplarını okuyup yazılar yazmaya başladım. Yazı yazmak üzere okumak ve sonrasında yazmak çok öğretici oldu benim için. Daha sonra “Virgül”de sürdürdüm bu gibi yazılar yazmayı. Halen de K24’te devam ediyorum. 2012’de yayımlanan “Ateşe Atılmış Bir Çiçek”te de yazılarımın bir bölümünü bir araya getirmiştim. “Dünyaya Baktığımız Yol”u hazırlarken son on yılda yazdığım yazılardan bir seçki yaptım. Türkiyeli olmayan yazarlar hakkında yazdıklarımı dışarıda tuttum, bunun yanı sıra birtakım meseleler üzerine yazdığım denemeleri (öykü, edebiyatın hukuk ya da barışla ilişkisi) ekledim. Dergiler, internet siteleri ya da sempozyumlar için zaman zaman yazılar yazmam isteniyor. Bu talepler benim de o yazarın yapıtlarına yeniden odaklanmama, üzerinde düşünmeme vesile oluyor. Tabii, bir de okuduğum kitaplar hakkında yazdığım yazılar var. Okurken aklıma takılanları derli toplu ifade etmeye çalışıyorum bunlarda, ama şunu da eklemeliyim. Yazı yazmak ayrı bir düşünme etkinliği. Yazarken zihin daha farklı çalışıyor, çok öğretici bir deneyim bu.

Aynı zamanda kitabın ismi bir Edip Cansever dizesinden ilhamla konulmuş. Yine Behçet Necatigil’le ilgili bir yazı da yer alıyor kitapta.  Kurmaca eserlerinizde, yani roman ve öykülerinizde şiirin imkanlarından faydalanıyor musunuz? Yani bu kitabının adını bulurken olduğu gibi, bazen bir dize size yol gösteriyor mu kurmacada da?

Yazdığım kurmacalardaki kişilerin bazısı edebiyatla içli dışlı, metnin anlatı zamanında değilse bile vaktiyle yakından ilgilenmiş kişiler az değil. Özellikle onların hikâyelerine belleklerinde kalmış dizeler de dahil olabiliyor. Doğrudan bir dizenin yol göstericiliğiyle yazdığım öykü yok, ama söz ettiğim öykülerde hatırlanan dizeler, metnin akışına dahil olduklarında yolun değişmesinde, sapmasında ya da pekişmesinde etkili olmuştur.

Pandemi sürecinde evde olmanın zorlukları üzerine hep konuşuldu. Siz bu süre içerisinde bir öykü kitabı, “Patikaların İyi Yanı”nı da yayımladığınız.  “Zaten” evde olduğumuz bu süreçte, bir bakıma bir kat daha “yalnız” kalıp yazmak nasıl bir deneyimdi?

Yalnız kalmak değil ama alıştığım gündelik hayatın dışına düşmek ve pandeminin nasıl bir gidişatı olacağı büyük sorundu. Bir süre ne yapacağımı bilemedim çoğumuz gibi. Bir yandan bunun yazmak için fırsat olduğunu düşünüyordum, ama başlarda pek öyle olmadı, bir süre bocaladım açıkçası. Neyse ki kitaplar var. Okumanın ve okuduğum kitaplar üzerine bir şeyler yazmanın salgının neden olduğu endişe ve boşluk duygusuna karşı büyük yardımı oldu. Kitaplar üzerine yazmanın şöyle bir farkı var, çoğu zaman yazdıktan kısa süre sonra yayımlanabiliyor bu yazılar. Az da olsa eşten dosttan ya da sosyal medya aracılığıyla yazıyla ilgili tepki alabiliyor insan. Kapandığımız dönemde bu yazıların az da olsa benim için bir iletişim kanalı olduğunu söyleyebilirim.
 
(Posta Kitap'ta yayımlanmıştır.)

 

Comments

Comments are closed on this post.